M.S. 400 yılında, Antik Amerika'nın esrarengiz dokusunda, izole edilmiş bir İbrani sürgünü, tarihin muazzam öğütme kazanına atılmış halde bulur kendisini. Düşen ulusunun mirasını koruma göreviyle görevlendirilen bu figür, halkının varlığının her izini silmeye çalışan acımasız bir zorbanın kaçınılmaz avına dönüşür. Sezgisel takibin açığa çıkmasıyla birlikte, kaçak sadece kaybolmakta olan bir mirası korumanın ağırlığıyla değil, aynı zamanda kendi uykuda olan savaşçı ruhunun hayalet gölgeleriyle de yüzleşir. Antik Amerika'nın affetmeyen manzaraları, hem sığınak hem de savaş alanı olarak hizmet eder; her adım tehlike ile dolu ve her karar, unutulmuş bir çağın yankısıyla yankılanır.